ANTİ-MİKROBİYAL CERRAHİ İPLİKLER

Blog TRANTİ-MİKROBİYAL CERRAHİ İPLİKLER

ANTİ-MİKROBİYAL CERRAHİ İPLİKLER

ANTİ-MİKROBİYAL CERRAHİ İPLİKLER

YAĞ ASİDİ YAVAŞ SALIMLI TAŞIMA SİSTEMLERİNDE KLORHEKSİDİN KULLANILARAK OLUŞTURULAN ANTİ-MİKROBİYAL CERRAHİ İPLİKLER İÇİN YENİ YÜKSEK ETKİLİ KAPLAMALAR

Sistematik antibiyotik korumaları kurulmasına rağmen bugün hala cerrahi alan enfeksiyonları (SSI) operasyonlardan sonra komplikasyonlara neden olmaktadır. SSI için bildirilen oranlar genellikle %2-5 aralığındadır ve bazen de bu oran daha da artmaktadır.

Yabancı materyallerin varlığı enfeksiyon riskini arttırır. Bu nedenle deri florasından kaynaklı patojenler kapiler etkiyle dokudan kolayca girebilir. Sütür yüzeylerine bağlandıktan sonra, patojenlerin çoğalması ve orada biyofilm oluşturması tedaviyi zorlaştırır. Bu prosesi önlemek için anti-bakteriyel kaplamalı sütürlar kullanılabilir.

Anti-bakteriyel sütürler için triklosan kullanılan in vitro çalışmalar, triklosanın çeşitli bakteriyal patojenlere karşı savunmada oldukça etkili olduğunu göstermiştir.  İn vivo çalışmalarda düşük enfeksiyon oranını da kanıtlamıştır.  Ancak triklosan kullanımının en büyük dezavantajı kullanımının kozmetik, hijyen ve evle ilgili ürünler için olmasıdır. İlk araştırma grupları triklosana karşı dirençli bakterileri ve potansiyel kısmi seçilim uyarısını raporlamışlardır. Böylece yeni alternatif maddeler aranmış ve cerrahi ipliğin antimikrobiyal olarak hazırlanması için klorheksidin seçilmiştir. . Bu antiseptik Staphylococcus aureus gibi geniş spektrumlu ve klinik açıdan tehlikeli bakterilere karşı oldukça etkilidir. Klorheksidinin bilinen spektrumu ağız ve cilt için antiseptik olarak kullanılması ve medikal aletlerin kaplanması gibi çeşitli medikal uygulamalarda kanıtlanmıştır.

Antibakteriyel etkiyi arttırmak için yeni bir teknoloji olan yağ asidi yavaş salımlı taşıma sistemleri kullanılmasının uygun olup olmayacağı denenmiştir. Yağ asitleri bir yağlama filmi oluştururlar ve sütürlerin istenmeyen dikiş etkilerini azaltırlar. Bu tür ilaç salım sistemlerinin sulu ortamlarda yağ asidi taşıyıcılarının düşük çözünürlükte olması yavaş salım özelliği sağlar. Yağ asidi olarak palmitik ve laurik asit seçilmiştir.

Üretilebilir daldırma kaplama işleminde laurik ve palmitik asitle klorheksidine dayalı farklı konsantrasyonlarda çeşitli kaplama tipleri geliştirilmiştir. Kaplanan sütürlerin çekme dayanımları, ilaç salımları, S.aureus karşı antimikrobiyal etkileri ve WST 1 asayi kullanılarak sitotoksisite testi gerçekleştirilmiştir.

Kaplanmış PGA sütürların çekme dayanımı sadece etanol kullanılan daldırmalı kaplama prosesinde ihmal edilebilecek derecede etkilenmiştir. Bu süreci geçiren tüm kaplanmalı sütürlar gerekli olan emilebilir sütür Avrupa Farmakope Standardından çok daha yüksek dayanım göstermiştir. Bunun anlamı yeni kaplanan sütürlerinn dayanım değerleri ticari olan sütürlerle karşılaştırılabilir. Sonuç olarak sütürleri dokudan çekerken herhangi bir delaminasyon beklenmez.

Klorheksidin kaplanmış sütürler için PBS de salınan ilaç konsantrasyonları 96 saat için sürekli ilaç salımı göstermiştir (7.saatten sonra anlamlı olarak düşerek). Genelde ilaç salımı mümkün olduğunca yavaş olmalıdır ancak kaplanmış biyomateryali uzun süre korunması için antimikrobiyal etkisi patojeni engellemek için oldukça uzun olmalıdır. İlaç salımı kaplama içindeki ilaç konsantrasyonuna bağlıdır. Değinilen ilaç taşıyıcıları, palmitik asit kaplama laurik asit kaplamadan benzer mikrobiyal etki göstererek daha yavaş ilaç salımı göstermiştir. Dahası palmitik asit kaplamadan daha az miktarda klorheksidin salınmıştır. Bu nedenle palmitik asit taşıyıcısı kullanılarak kaplanan sütürlar laurik asit taşıyıcı kullanılan kaplamadan daha uzun süreli in vivo koruma potansiyeli olmalıdır.

Yeni kaplanan sütürlar S.aureus’ a karşı agar difüzyon testlerinde yüksek antimikrobiyal etki göstermiştir. Kaplanan sütürlar 24 saatten fazla inhibisyon zonları oluşturmuş ve birkaç günden fazla etkinliklerini göstermişlerdir. İnhibisyon bölgeleriyle belirlenen klorheksidin salımı, ilk günlerde triklosanla karşılaştırıldığında daha hızlıdır çünkü PBS veya agara göre sulu ortamda çözünürlüğü daha yüksektir. Sütürlardaki maddelerin bu hızlı tüketimi inhibisyon zonlarının erken liçingine neden olur. Diğer yandan, erken doku enfeksiyonunu engellemek için bu durum yararlı olabilir. Klorheksidin kaplı sütürların S.aureus a karşı uzun-süreli etkileri yüksek seviyede 5 güne kadar sürmüştür. İlaç konsantrasyonları ile ilgili olarak da zamanla inhibisyon zonlarının boyutu çok da farklı değildir.

Kaplanmış sütürlar da biyouyumluluk çalışmaları sadece en düşük ilaç konsantrasyonun yağ  asidi kullanımından bağımsız olarak 11mg/cm de kabul edilebilir sitotoksisite göstermiştir. ISO 10993-5:2009’ a göre bu tür sütürlar L-929 hücrelerinin en az p  kalıcı metabolik aktivitesi için gerekli olan non sitotoksisiteyi yerine getirmelidirler. Böylece 11ug/ml klorheksidin kaplı sütürlar gelecekte klinik öncesi ve insan in vivo çalışmaları için potansiyal adaydır.

Genel olarak antimikrobiyal kaplı sütürlar için güçlü doza bağlı etkinin sitotoksisite ile ilgili olduğu tanımlanmıştır. Yüksek antimikrobiyal etkinlikten ödün vermeden ilaç konsantrasyonunun düşürülmesi ile biyouyumluğun geliştirilebilirliği umut vaat edici görünmektedir.

KAYNAK

  • Obemeier A., and et al., 2014, Novel High Efficient Coatings for Anti-Microbial Surgical
  • Sutures Using Chlorhexidine in Fatty Acid Slow-Release Carrier Systems, Plos One/Vol 9/Issue 7/ e101426

İletişim Formu